Kalıp Dışı Düşünmek

Think out of the box.
Kalıpların olmadığını anlayana kadar en iyi çözümleri asla bulamazsınız!

Kalıp dışı düşünmek, farklı veya alışılmamış düşünmek demektir. Başka bir deyişle, bir şeyi yeni bir perspektiften düşünmek. Kutunun dışında düşünmek, alışılmışın dışında düşünmek veya kutunun ötesinde düşünmek de diyebiliriz. Hatta Avustralya’da bazı insanlar bu düşünce sistemine "meydanların dışında düşünmek" derlermiş.

Kalıp dışı düşünme, genellikle kendimize dayattığımız geleneksel engellerle kısıtlanmaz. Alışılmışın dışında düşündüğünüzde, bir soruna alışılmadık ve mantıklı olmayan yollar ve çözümler keşfederiz. Jargon biraz fazla kullanılmış olsa da, kalıpların dışında düşünen insanlar genellikle yenilikçidir ve trendleri takip etmek yerine onları kovalar.

Psychology Today’de yayınlanan "Thinking the Out of the Box: A Misguided Idea" başlıklı bir makaleye göre, kalıp dışı düşünme kavramı 1970'lerin başında yaratıcılık üzerine bir çalışma yürüten ilk akademik araştırmacılardan biri olan psikolog J. P. Guilford’un çalışmasıyla ortaya çıktı.

Makalenin yazarı, yaratıcılık ve inovasyon uzmanı Drew Boyd şöyle yazıyor:

"Guilford’un en ünlü çalışmalarından biri dokuz noktalı bulmacaydı. Araştırma konularını, kalemlerini sayfadan kaldırmadan sadece dört düz çizgi kullanarak dokuz noktanın hepsini birleştirmeye zorladı. Bugün birçok insan bu bulmacaya ve çözümüne aşinadır. Ancak 1970'lerde, neredeyse bir asırdan beri var olmasına rağmen, çok az kişi bu çözümün varlığından haberdardı."

1_uJXUhOJt0r4TX5Crx0eUaQ.jpeg

Ve şöyle devam ediyor:

"Bu bulmacayı çözmeyi denediyseniz, ilk denemelerinizin genellikle hayali karenin içine çizgiler çizmeyi içerdiğini hatırlayabilirsiniz. Ancak doğru çözüm, noktalarla tanımlanan alanın ötesine geçen çizgiler çizmenizi gerektirir.
İlk aşamalarda, Guilford’un orijinal çalışmasındaki tüm katılımcılar, olası çözümleri hayali kare içindekilerle (hatta sonunda bulmacayı çözenler bile) sınırlayarak kendi düşüncelerini sansürlediler. Kendilerine, böyle bir çözüm düşünmekten kendilerini alıkoymaları talimatı verilmemiş olsa da, mevcut alan sınırlarının ötesindeki beyaz alanı göremediler. Sadece yüzde 20'si bu hayali hapisten çıkmayı ve noktaları çevreleyen beyaz boşlukta çizgilerini sürdürmeyi başardı."

1_ljPi_F8C1Rs5DX30pPg59A.jpeg

Kutunun dışında düşünme bakış açısıyla herhangi bir zorluğa yaklaşmanın zorluğu, başlamak için bir kutunun olduğu inancıdır. Görünüşte zararsız olsa da, böyle bir varsayım tehlikeli bir sınır koşuludur ve aksi takdirde hesaba katabileceğiniz olasılıkları sınırlayan bir referans noktası oluşturur.

Örneğin, İstanbul’dan Diyarbakır’a giden bir arabada üç kişinin olduğunu düşünün. Oraya ulaşmanın en hızlı yolu nedir? Çoğu insan sadece en verimli rotayı belirlemeye çalışır. Diğerleri, trafik, günün saati ve dinlenme durakları gibi faktörleri tartarak bir adım daha ileri götürür. Hepsi iyi fikirler olabilir, ancak başlangıç ​​noktası “arabada olmaları gerçeği” bir varsayım oluşturarak onları sınırlar. Yani araba istenmeyen bir kutudur. Diyarbakır’a gitmenin en hızlı yolu, havaalanına gidip uçağa binmektir!

En iyi fikirleri geliştirmek için kritik bir varsayımda bulunun: Kutu yoktur ve sınır koşulları yalnızca birer seçimdir.

Bu düşünce yapısı ile sınırlarımızın olmadığını bildiğimizde daha cesur düşünebilir, kendimizi kısıtlamadan bir çok çözüme ulaşabilir ve uygulanabilir olanı seçebiliriz. Bir ürün/hizmeti hayata geçirirken ya da var olan bir ürün/hizmeti geliştirirken kullanabileceğimiz bazı eylemleri birer örnekle aşağıda sizlerle paylaşmak istiyorum:

  • Ürünü Basitleştir: Sony’nin 1960'lı yıllarda yaptığı gibi eğer hoparlör ve kayıt gibi fonksiyonlardan feragat edebilirsek, tüketicilerin yanlarında taşıyabileceği bir kasetçalar üretebiliriz. Sonny Walkman bu sayede satışlarından oldukça kâr etmişti.
  • Maliyet Düşüren Teknolojiler Kullan: Bundan daha birkaç yıl önce bile en basit nakliye operasyonlarını gerçekleştirmek için ciddi miktarlarda insan gücü kullanmak gerekirdi ve çok sayıda departmanın onayı veya gözetimi gerekliydi. Bugün gelişmiş filo yönetim sistemleri sayesinde en karmaşık ve zorlu nakliye operasyonları neredeyse tamamen otomatize edilebilir ve sevkiyatlar için harcanan kaynaklar önemli ölçüde azaltılabilir. Faaliyet gösterdiği alan farketmeksizin bütün firmalar GPS, telematik veya IoT gibi gelişmiş teknolojileri kullanan sistemler sayesinde verimlilikleri önemli miktarda arttırabilir ve işletme giderlerini düşürebilirler.
1_h3xVjtsnS2VyKqN-g71jYg.jpeg
  • Müşteriyi Üretime Dahil Et: Netflix, araştırmalarda müşterilerin film kiralamak istedikleri zaman ilk, ikinci ve hatta üçüncü tercihlerini bulamamaktan ve uzun süre beklemekten şikayetçi olduklarını fark etti. Herkes popüler ve güncel filmleri seyretmek istediğinden pazardaki diğer şirketlerin bu soruna bir çözüm getiremediklerini saptadı. Ayrıca müşterilerin, CD ve DVD’leri teslim almak ve teslim etmek için fazla zaman harcamak istemediklerini gördü. Bu bağlamda iş modelini müşterilerden gelen bu iki önemli talep doğrultusunda oluşturdu. Netflix müşterisi, ayda 20 dolardan daha az bir abonelik bedeli ödeyerek sisteme dahil olabiliyordu. Web sitesinden çeşitli kriterlere göre arama yapabiliyor ve istediği filmi seçebiliyor. Sipariş ettiği film de 2–3 gün içinde adresine teslim ediliyor. Müşteriler de filmi izledikten sonra Netflix zarfına koyuyor ve kendilerine en yakın posta kutusuna bırakıyorlar. Şirket zarfı teslim aldığında müşteriye hemen istek listesindeki ikinci filmi gönderiyor. Ne kadar hızlı seyreder ve teslim ederseniz, bir ay içinde o kadar çok film sipariş edebiliyorsunuz. Teslim etme hızınıza bağlı olarak aynı sabit ücreti ödeyerek ayda 3 ya da 10 film izleyebiliyordunuz.
  • Platform Kullan: Platformlar, parçalanmış endüstrilerdeki bağlantısız oyuncuları bir arada tutuyor. Yemeksepeti restoranları tek bir yerde topluyor. Dünyanın en büyük otobüs rezervasyon platformu olan RedBus, Hindistan’ın otobüs seferlerini topluyor ve seyahat alanını yeniden şekillendiriyor. Airbnb ev sahiplerini, Uber şöförleri…
1_mE6FOGWW-bugSnGXMO637g.png
  • Ürünü Değil, Ağı Yönet: Zara zamana dayalı stratejisi ile bilinir. Zara, 15 gün içinde yeni bir ürünü devreye almak için küçük miktarlarda üretimi tercih eder. Yeni bir ürün önce pilot mağazalarda test edilir. Ürünün satışları iyiyse, daha büyük bir parti için sipariş verilir. Aksi takdirde, kalan ürünler raflardan çıkarılır ve diğer mağazalarda indirim yapılarak satılır. Bu, tüketiciler arasında Zara’nın ürünlerinin eşsiz olduğu algısını yaratır ve stoklar bitmeden onu almanız gerektiğini hissettirir. Dikey entegrasyon, Zara’nın başarısına büyük katkıda bulunur, üretim tesislerinin ve mağazaların çoğunluğunu kendileri yönetirler. Otomatik dağıtım merkezleri, nüfusun yoğun olduğu yerlerde stratejik olarak konumlandırılmıştır, böylece ürünler mağazalara hızla ulaştırılmaktadır. Zara, Air France, KLM Cargo ve Emirates Air ile doğrudan birlikte çalışarak, outbound hazır ürünleri mağazalarına teslim etmesi ve geri dönüş ayağı için de bazı hammaddeler ve yarı mamul malzemeleri getirmesi için havayollarıyla doğrudan anlaşma yapmaktadır.

GOOINN olarak biz de kurum içinde yaratıcı çözümler keşfeden ve bu çözümleri hayata geçiren ekiplerin sağlıklı şekilde oluşabilmesi için inovasyon yetkinliği, eleştirel düşünce gibi becerileri değerlendirmenin yanı sıra aday takım üyelerinin kişilik tiplerini anlayarak çeşitliliği sağlayan bir takımı bir araya getirmeye odaklanıyoruz.

Eğer bu tarz konular hakkında daha fazla ilham veren içeriğe ulaşmak istersen Gooinn İnovasyon Bültenine abone olabilirsin. 🚀

Ek olarak bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir veya info@gooinn.co mailinden bizlere her zaman ulaşabilirsiniz.