Varsayımlar ve Validasyon Süreci

Photo by Brett Jordan on Unsplash

Bir ihtiyaca ve/veya probleme merhem olabilecek yenilikçi ve benzersiz olduğunu düşündüğünüz bir ürün/hizmet/iş modeli fikriniz var. Haliyle bu fikri hayata geçirmek için oldukça da heyecanlısınız. 

Hadi o zaman ilgili aksiyonları alalım(bütçe, yazılım geliştirme, satış ekibi, üretim alanı vs. vs.), bu hizmeti piyasaya sürelim ve bu hizmetten ilk faydalanacağını yani hizmetimizi satın alacağını düşündüğümüz hedef kitleyle buluşturalım.

Yukarıdaki karar alma süreci kulağa nasıl geliyor? Kuşkusuz çok heyecan verici! 

Özür dilerim, heyecanınızı bölüp yeni bir soru ile ilerlemek istiyorum; Bireysel varsayımlara göre karar almak ve hareket etmek sizce doğru bir yöntem mi?

Cevabı ben vereyim; maalesef, değil. Varsayımlar bizim bireysel düşüncelerimiz ve bireysel düşünceler doğrultusunda ilgili hedef kitlenin gerçekten bu hizmete ihtiyacı olduğunu söylemek ve aksiyon almak, birçok girişim/şirketin yaşadığı hezimetle karşı karşıya gelmenizi sağlayacaktır. Yani girişimler/şirketler, müşterilerimiz bunu kesin kullanır diyip yeni ürün hizmet geliştiren ve piyasaya sürdüklerinde müşteriden istediği reaksiyonu almadıklarında koca bir şok ile karşılaşıyorlar. Onca zaman, bütçe ve sayısız kapalı oda toplantıları maalesef boşa gidiyor. Çünkü, problemi yaşayan kitlenin ne istediğini, davranışlarını bilmeden, tatmin olacakları ürün/hizmet yaklaşımını bilmeden fikrimizin maalesef bir anlamı yok. Dolayısıyla bizim gerçekten problemi yaşayan ve o probleme sunduğumuz çözümü alacak müşterilerle birlikte ürünü hizmeti geliştirmemiz gerekiyor. 

Bu yazıda sahada valide edilmiş bir problem/ihtiyaca yönelik fikirlerinizi doğrulama ve sahadan öğrenimlerle nihai ürün/hizmeti hayata geçirme sürecinizden bahsedeceğim. Problem & persona keşif ve valide etme süreçlerine değinmeyeceğim. Bu konular için Gooinn blogda daha önce kaleme aldığımız yazılarımıza göz atmanızı önerebilirim. 

Peki, problemi bildiğimizi varsayıyorum. Bu problemi yaşayan personayı biliyoruz, personanın kendi çözümlerini, bu çözümleri uygularken feragat ettikleri(zaman, bütçe, efor, vs.) yani acı deneyimleri biliyoruz, mevcut trendleri, teknolojileri, rakipleri de araştırdık. Ve fikirler geliştirmeye başladık, elimizde sayısız fikir, özellikler oluşmaya başladı. Harika(!) Şimdi gelelim bu fikirleri hayata geçirirken, minimum maliyet, minimum zaman ve minimum efor sarf edebileceğimiz süreci nasıl organize edeceğimize :) 

Aslında bir çoğunuzun daha önce bir çok kez duyduğu kulağa havalı gelen adıyla MVP(Minimum Viable Product). Çok kısa hatırlatmam gerekirse minimum uygulanabilir ürün olarak adlandırılan MVP, erken aşamadaki müşterilere değer vaadeden ve gelecekteki ürün geliştirme süreci için geri bildirim sağlamak adına sadece yeterli özelliklere sahip bir üründür. Yani zaman ve paranın en az harcandığı, fikirlerin ve fikirlerin hayata geçirilme sürecinin test edildiği ve bu süreçteki öğrenimlerle nihai ürün/hizmet/iş modelinin hayata geçirilme ya da geçirilmeme kararının verildiği bir döngüdür.

Süper, MVP nin ne olduğunu da hatırladığımıza göre bu süreci nasıl yürüteceğimizi ve iterasyon sürecini nasıl gerçekleştireceğimizi 12 adımda açıklamaya çalışayım; 

null

Fikirler/Varsayımlar: Burada en etkili yöntem sesiz düşünme yöntemi oluyor. Problemi, personayı, davranışlarını, acı noktalarını biliyoruz. Ee mevcut çözümleri de araştırdık, eksikliklerini biliyoruz, mevcut teknoloji, trendler, çözümü sunacağımız pazarın regülatif süreçlerini de biliyoruz. Haliyle beynimiz ister istemez besleniyor, bu yapboz parçalarını birleştirirken fikirler oluşmaya başlıyor. Dolayısıyla takımdaki herkesin sesizce düşünmesi ve aklına gelen fikirleri filtresiz yazması çok önemli! Unutmayın saçma fikir yoktur, elinizde sihirli değnek varmış gibi aklınıza gelen her fikri yazmaya başlayın! Burada unutmamanız gereken tek kriter tüm fikirler birer varsayımdır(!)

En Riskli Varsayım: Fikirlerimizi ekipçe tartışmaya başladık, bu fikirler arasından hangisinin uygulanabilirliğini ve müşterinin ihtiyacını karşıladığını belirliyoruz. Ve bu varsayımlarımızın hangisinin müşteri tarafından ilgi göreceğini, hangisinin ilgi görmeyeceğini belirlemeye başlıyoruz. Bu fikirleri yukarıdaki görselde bulunan sağdaki grafiğe bilinen, bilinmeyen, önemli, önemsiz olarak değerlendirecek şekilde ekleyerek sağ üst kısımdaki pembe post-it yerine gelecek en riskli varsayımı bulmaya başlıyoruz. Yani müşterinin ne reaksiyon göstereceğini bilmediğimiz ve onun tepkisinin bizim nihai ürün/hizmet/iş modelimiz için ne kadar önemli olduğunu varsaydığımız en krtik fikrimizi/en riskli varsayımımızı belirliyoruz. 

null

Beklenen Davranış: En Riskli varsayımımızı belirlediğimize göre, pembe post-it imizi deney tasarım döngüsüne alabiliriz. Gelelim bunu müşteri ile valide etmeye.. Peki biz müşteriden nasıl bir davranış bekliyoruz. Harika bir fikrimiz var ama müşteri nasıl bir reaksiyon gösteririrse fikrimizin “GERÇEKTEN” ihtiyaca/probleme çözüm olduğunu kanıtlayabiliriz. Gelin bu döngüyü bir örnekle brlikte devam ettirelim. Bir banka olarak fikir çalıştayında en riskli varsayım olarak görüntülü konuşma ile müşteri hizmetlerini sorunsuz sunabileceğiniz bir varsayımda bulundunuz. Burada bekleyeceğiniz davranış şu şekilde olacaktır; “Müşterilerin şubeye gitmeden online müşteri temsilcisi ile işlemlerini gerçekleştirmesini bekliyoruz.”

Metrik: Harika! Davranışımızı da belirlediğimize göre bunu bir de ölçülebilir bir hale getirelim. Evet, bu davranışı bekliyoruz ama mevcut gerçeklikleri de düşündüğümüzde tüm müşterilerimizin görüntülü konuşma sistemiyle işlemlerini kesinlikle gerçekleştirir dememiz, maalesef günümüzde hala çok gerçekçi değil ve alışkanlıkları değiştirmek kolay değil, dolayısıyla mevcut durumları da göz önünde bulundurduğunuzda sizin en riskli varsayımınızın hedef kitle tarafında beklediğiniz davranışı gösterme oranını yüzdesel oarak belirtmeniz testinizin sonunda karar verme aşamasında sizin için çok önemli olacaktır. Statista tarafından yayınlanan son rapora göre mobil bankacılık kullanımında Tüerkiye olarak dünya lideriyiz. Onun için burada metriği yüksek tutmak istedim ve metriğimiz %70 olsun :)

Test Modeli: En rsikli varsayımımızı müsteri ozelinde nasil test edeceğiz. Zaten çok kullanılan mobil bankacılık uygulamaları üzerinden müşteriye bildirimler göndererek hızlıca o bildirimleri inceleme ve talepte bulunup bulunmadıkları şeklinde testimizi kurgulayabiliriz. Banka olmasaydık, ya da yeni bir dijital bankacılık platformu kuracak olsaydık. Yine çok kolay, umsobubble.io gibi sayısız no-code platformlarda hayalimizdeki ürün/hizmeti tasarlayabilir ve küçük sosyal medya reklamlarıyla testimizi gerçekleştirebilirdik. Burada bir banka olarak hareket ettiğimiz için test modelimiz; Uygulama üzerinden push notification ve müşterilere görüntülü konuşma sisteminin nasıl çalıştığını anlatan kısa videolar paylaşmak olabilir.

Hipotez: Bu aşamaya kadar farkındaysanız hep varsayımda bulunduk, elimizde kanıt olmadan doğru olduğuna inandığımız ifadeler kullandık. Deneyde gerçekleşmesini beklediğimiz tahminlerimiz var, gelin hadi bu tahminleri, beklentileri ölçülebilir bir hipoteze çevirelim. Çok kolay bir formülü var; Eğer X aksiyonunu uygularsak, personanın%Y’si Z davranışında bulunur. (X = En Riskli Varsayım, Y = Metrik, Z = Beklediğimiz Davranış) Bizim örneğimize gelince hipotezimiz; Görüntülü konuşma sistemi ile bireysel bankacılık işlemlerini yapmaya başlarsak, müşterilerimizin %70'i artık şubeye gitmenin gerek olmadığına karar verirler.

Süre: Testi uygulama ve mevcut müşteri davranışlarını göz önünde bulundurarak karar verebilirsiniz. Çok uzun soluklu testler sizler için zaman kaybı olabilir, ancak uyguladığımız yöntem ve pazara göre süre kavramı değişkenlik gösterebilir. Örneğimizde, günlük rutinlerimizde çok aktif kullanılan bir alan olduğu için sürenin 2 hafta olması yeterli gibi duruyor. 

Sonuçlar: Testimizi tamamladıktan sonra edindiğimiz öğrenimleri ve sonuçları yazdığımız alan. Kaç kişiyle etkileşimde olduk, kaçı sunduğumuz değere ilgi duydu, kaç kişi bunun için bizimle iletişime geçmek istedi, kaç kişi bu ürün/himzet için para verme adımına giti gibi gibi ne test etmek istiyorsak o test özelinde aldığımız bütün sonuçları rakamsal olarak ifade ettiğimiz alandır. Örneğimize geldiğimizde şöyle bir sonuçla karşılabailiriz belki; 3000 müşteriye atılan push notification ile 300 müşteri how to videolarını izledi(%10) ve 30(%1) müşteri bu süreçte görüntülü görüşme işlemi gerçekleştirdi. 

Gözlemler: Test sürecinde gözlemlediğimiz detayları ele aldğımız bir alandır. Örneğimiz özelinde; Yeni alışkanlıklara gençlerin daha yatkın olduklarını gördük. Görüntülü görüşme işlemini gerçekleştiren ve how to videolarını izleyen kişilerin yaşlarının banka ortalamasına göre daha genç olduklarını gözlemledik. 

Öğrenimler: Bu test bize ne öğretti. Ne varsaydık, ne ile karşılaştık, varsayımımızda haklı mıydık, yanıldık mı? Gibi öğrenimlerimizi ele aldığımız bir alandır. Örneğimiz özelinde; “Müşterilerimizin çoğunluğunun push notificationları çok dikkate almadıklarını öğrendik.”, “ Yaşlı müşterilerimizin bu süreçte çok zorlandıklarını ve dijital yetkinliklerinin çok az olduğunu tekrar öğrendik.”

Karar: Ve karar anı! Biz en riskli varsayımımızı hayata geçirmeli miyiz? Varsayımımızı geliştirmeli miyiz? Yoksa, bu varsayımın müşteri özelinde hiç bir anlam ifade etmediğini öğrendik ve bu fikirden kesinlikle vaz mı geçmeliyiz? Sorularına cevap verdiğimiz aşama olarak düşünebilirsiniz. Görselde de fark ettiğiniz gibi sonsuzluk döngüsündesiniz, hipoteziniz başarılı olmamış olabilir, sıradaki en riskli varsayımla testlere devam edebilirsiniz, ya da müşteri özelinde gözlemlediğiniz, öğrendiğiniz detaylarla mevcut varsayımınızı iyileştirebilir, müşterinin asıl ihtiyacına göre dizayn edebilirsiniz. Ya da gerçekten bu ürün/hizmetin müşterinin ihtiyacını çözmediğine emin olur, bu varsayımdan/fikirden vazgeçebilir, diğer fikirlerinizi tekrar en riskli varsayım grafiğinde değerlendirebilir ve deney tasarım döngüsündeki adımları uygulayabilirsiniz. 

Umarım, bol bol deneyeceğiniz sahada valide edeceğiniz ve kanıt bazlı hareket edeceğiniz ürün/hizmet/iş modelleri geliştirme fırsatınız olur! Ve son olarakta bu deneyleri tutacağınız bonus bir tablo ile yazımı tamamlıyorum. 

Deney Günlüğü’de sizlerin tüm deneylerinizi tek bir alanda görmenize ve bir sonraki deneylerinizde değerlendirme yaparken de öncekileri göz önünde bulundurmanız için basit gösterimli harika bir tablodur. 

null

GOOINN olarak biz de kurum içinde yaratıcı çözümler keşfeden ve bu çözümleri hayata geçiren ekiplerin sağlıklı şekilde oluşabilmesi için inovasyon yetkinliği, eleştirel düşünce gibi becerileri değerlendirmenin yanı sıra aday takım üyelerinin kişilik tiplerini anlayarak çeşitliliği sağlayan bir takımı bir araya getirmeye odaklanıyoruz.

Eğer bu tarz konular hakkında daha fazla ilham veren içeriğe ulaşmak istersen Gooinn İnovasyon Bültenine abone olabilirsin. 🚀



Ek olarak bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir veya info@gooinn.co mailinden bizlere her zaman ulaşabilirsiniz.